
Şu an tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan salgın olayı ile birlikte dünya ve toplumlar kendine yeniden bir çeki-düzen vermekte. Ülkemizde yaşanan krizin nasıl bir keşfe yol açtığına bakalım:
Önce devlet, birbirine kenetlenip yardımlaşmayı ön plana çıkardı. Halkımız beklenmedik oranda evlerine kapanarak aslında kendini ve birbirini korudu. Teknolojik anlamda yeni cihazlar üreterek tüm dünyaya ve kendimize yetecek kadar yeni teknolojiler geliştirdik. Tüm sağlık elemanları güçlerinin çok üstünde performans sergileyerek hastalarına sahip çıktı ve salgın hastalığı atlatan her insan bir an önce diğerlerini iyileştirmek adına antikor vererek elinden geldiğince yardım etmeye çalıştı.
Tüm manevi performanslarla toplum olarak birbirimizi ne kadar sevdiğimizi gösterdik.
Kendimizi keşfetmenin diğer bir yanı da şuydu, belki bu kadar uzun süre özgürlüğümüz elimizden alınsaydı çok büyük öfkeler biriktiriyor olabilirdik çünkü özgürlük yaşamdaki en güzel ve en önemli unsur fakat burada kişi kendini ailesini ve toplumun korunması adına özgürlüğünden taviz vererek günlerce evlerde oturup yeni performanslar sergilediler. Örneğin kadınlar daha ziyade belki el işleri yaptılar, erkekler hiç olamadıkları kadar evde kalıp çocuklarıyla, eşleriyle vakit geçirdiler.
Yıllarca çok yoğun olan şehirlerimiz, trafiğimiz, hava kirliliğimiz ciddi oranda rahatladı.
Bir an herkes ve her şey durdu ve daha çok zihinler çalıştı.
Herkes neyi yanlış yaptığını, hayatında neyin kıymetini, sıradan gelen ritüellerin nasıl birer nimet olduğunu, bundan sonra küçük şeylerle kendini üzme yiyeceğini, ideallerine ne kadar kıymetli olduğunu, yaşamın paha biçilmez değerde olduğunu bir kere daha anladı. Bu anlamda zihin dünyasını ve duygu dünyasını pozitife çevirebilen insanlar her zaman için krizi yönetebilmişlerdir.
Tabii ki siz de takdir edersiniz ki krizi yönetebilmek aslında kişinin normal olan hal üzere kalabilmesidir. Krizi yönetemeyenler yani duygu dünyasını ve zihinsel dünyasını negatiften arındıramayıp sürekli olumsuz düşünen insanlar, zamanla irade olarak kendi duygularına sözleri geçemeyeceği için normalin dışına çıkabilmektedir. Burada önemli olan her zaman için umut içinde olmamız, geleceğe güvenle bakmamız, Allah'a sığınmamız, gerek toplumsal gerek ailevi anlamda üzerimize düşen görevleri yerine getirmemizdir.
Aslında her kriz ruhsal dünyamızı, kendimizi, ilişkilerimizi yeniden bir keşiftir.
Önemli olan krize doğru açıdan bakabilmek, pozitif yorumlayabilmek, neler kazanabileceğimizi görmeye çalışmak, hiç esnemeyecek sandığımız sınırlarımızı esnetilebilmek, tahammül sınırlarımızı genişletebilmek, kişinin bakış açısı ve krizi yorumlayabilmektir. Kişiyle birlikte yaşayan çocukları da bunu fark eder ve aslında çocuğa doğru bakış açısı kazandıran ebeveynlerdir. Çocuk için en önemli unsur güvendir. Diğer önemli olan unsur, çocuk geleceğin bir parçası olduğu için umuttur. O halde ebeveyne düşen her krizde çocuğa güvenli bir ortam sağlayarak sürekli umut aşılamaktır.
Psk. Yasemin Uçal Salihoğlu
Commenti